Gerçeğin Peşinde...

Türk toplumunun genelinde, inancı doğrultusunda duygularına daha kolay yenilebilme özelliği vardır.

Acımaya, üzülmeye ve bunlara karşı elinden geldiğince yardımcı olmaya çalışan ama sorgulayarak harekete geçmeyi çoğu zaman unutan bir milletiniz.

Çünkü; pek çoğumuz, aile kültürü olarak, muhtaç olana el uzatmamız gerektiği duygusuyla yetiştiriliriz.

Hemen hemen tüm köşe yazılarımda bahsettiğim gibi, bir yardım vakfında, 5 yıllık edindiğim tecrübelerime dayanarak söylüyorum ki; her yardım isteyene yardım etmek doğru değildir.


Bu işlerin, bir tarafta kişilere, hep başkalarından yardım bekleyerek hayatını sürdürmesinin alışkanlığını kazandırmadan, diğer tarafta da incelemeden ve araştırmadan, yardımcı olmak için yardımlaşmaya aracı olanların doğru çalıştıklarına emin olmadan yapılmaması şarttır.

Yoksa sonuçlarından doğacak durumlar, insanların inançlarını sarsacağı gibi iyi niyetlerini de yok edebilir.

Hatta bu konulardaki her şeye şüphe ile bakılmasına neden olunabilir.


"İşi ehline ver" hadis-i şerifi de, bu işlerin başında olacak veya başına getirilecek kişilerin önemine dikkat çeker.


Geçen gün bir arkadaşım beni aradı.


Bir ailenin evi yanmış, yardım toplanıyormuş, ondan da yardım istemişler.


Eşya ya da nakit toplanıyormuş.


Arkadaşım da, birkaç eşya verebileceğini ve konu komşudan da para toplayabileceğini söylemiş.


Nitekim, eş, dost, konu komşu derken epey bir nakit toplanmış.


Ondan yardım isteyen de bir aracıymış.

Arkadaşım da o aracıyı tanıyormuş.

Bir iki gün sonra aracıyı arayıp, emanetleri gelip almalarını söylemiş.

Aracı olan da evi yanan kadının gelip alacağını söylemiş.

Saat vermişler arkadaşım da o saatte balkonda gelecek kişiyi beklerken apartmanın önünde bir kadın.

Kadını görünce arkadaşımın içine bir kurt düşmüş. Kadını gözü hiç tutmamış.

Kadın kapıya gelmiş.

Arkadaşım kadına, 
"Evinin yangından sonra resmi var mı?" diye sormuş.

O anlatırken ben de, 
"Allah Allah. Kadının sanki evin resmini çekmek aklına mı gelir. Niye sordun ki?" deyince;

Arkadaşım, "Ya, ne bileyim içimden o kadına karşı bir güvensizlik hissettim. Hiç evi yanmış, perişan bir görünümü de yoktu. Gayet iyi giyimli, makyaj o biçim. Güvenemedim. Parayı da versem mi, vermesem mi diye düşünüyordum. Sonuçta insanlar bana güvenerek verdi bu parayı" dedi.

Kadın bir iki resim göstermiş ama arkadaşım ikna olmamış.


"Kardeşim ben sana inanmıyorum. Bu parayı da veremem" diye kadını göndermiş.


Sonrasında bir araştırma yapmış.

Gerçekte onların söylediği muhitte yangın olmamış.

Paralar da arkadaşımın elinde kalmış.

Arkadaşım aracı kadını da arayıp, azarlamış.

Paraları topladığı kişileri de tek tek arayarak durumu anlatmış.

Yardım gönderen o kişiler, "O para bizim elimizden çıktı bir kere. Sen bize geri verme başka ihtiyacı olan varsa ona ver" demişler.


Sorun değil, o para gerçekten ihtiyacı olan bir aileye faydalandırılır. Ama böyle insanların yaptıkları yüzünden gerçekten ihtiyaç sahipleri de karalanıyor.

Gerçekten mağdur olanlar da zarar görüyor.


İnsanlarımızda ister istemez kuşku duygusu gelişiyor. Haklı olarak.


Her zaman söylerim.


Bir işi yapmak önemli değil. Önemli olan yapılacak iş ne olursa olsun doğru ve düzgün yapılmalıdır.

Bunun için özellikle bu tarz iş yapanları, hakkı bilip hakkı gözeten olduklarına emin olduklarımızdan  seçmeliyiz.


Günümüzde ise malesef anlattığım gibi bu tür olaylar çoğalmakta hatta çeteleşmeye kadar gitmektedir.


Benim dahi şahit olduğum, İlçemizde hakkı olmayan ama sosyal yardımlaşmanın prosedürünü bir şekilde uydurabilmiş pek çok aile yardım almaktadır.


Yıllardır bunu söylüyorum. Çünkü, şikayet ettiğim halde yardım almaya devam edenleri gördüm.


Peki bu adaletsizlikler nereye kadar sürmeli...


Bizler hakikatlere göz yumdukça, mağduriyeti yaşayan gerçekten ihtiyacı olan insanlarımız ne yapacaklar?


Gerçekleri ortaya dürüstçe korkmadan çıkarmadıkca,

Gerçeklere ulaşana kadar mücadele etmedikce,
Gerçeğin peşinde koşmadıkca,
Zamanla tüm insanlığın güven ve iyi niyetleri yok olacaktır.

En fazla korkmamız gereken ve en çok endişe duymamız gereken ise iyi duygularımızın yavaş yavaş kaybolması ve kaybolan bu değerlerimizden doğacak tehlikelerin de dönüp bizlere zarar vereceğidir.

Gördüğümüz yanlışlıkları, şahit olduğumuz haksızlıkları korkmadan çekinmeden ihbar ederek, gereken yerlere bildirmeye devam etmeliyiz.

Unutmayalım ki; iyilik, iyi ve bu iyiliği akıllıca kullanarak devam ettirecek insanlarımızla çoğalacaktır.

Ve bizler, gerçeğin peşinde iyi olmaktan asla vazgeçmeyeceğiz...


Allah'a emanet olun...

YORUM EKLE

banner83

banner184