İlçemizdeki Suriyeliler ve Bakış Açımız -1-

Bu yazımı 3 bölümde yazmak istiyorum.

Çünkü Suriyeliler konusunu 3 ayrı bakış açısıyla değerlendirmeyi düşünüyorum.

İHH Vakfı Hendek Temsilciliğinde 5 yıl gönüllü olarak hizmet yaptım.

Vakfın misyonu; din, dil, ırk, cemaat, parti vs. ayırmaksızın, önceliği savaş ve afet mağdurlarına yardım olduğu için, görevimiz gereği İlçemize yerleşen Suriyeli Ailelere yardım çalışmaları yapıyorduk.

İlçemizde o zaman Suriyeli Aile pek yoktu. Bize kayıtlı olarak da 3 Ailemiz vardı.

Bu aileler evlerini, arabalarını ve hatta birikimlerini bile alamadan sadece kendi canlarını ve  çocukların birkaç giysilerini alarak kaçmışlar Halep'ten.

Evin reisine; "Neden direnmediniz?" diye sorduğumda,

"Abla kime karşı direnelim. Karşımızda kafir yok ki. Komşuma mı kurşun atayım. Akrabamı mı öldüreyim. Müslüman Müslümanı öldürüyor. Kim kimdir bilemiyorsun. Ben de aldım Ailemi kaçtım geldim" dedi.

Eşyaların arasından çıkardığı resimleri gösterdi hanımı.

Evlerinde çoluk çocuk mutlu günlerinde çekildikleri resimlerdi bunlar.

Gözünden yaş süzülüyordu genç kadının.

Ben "empati yapın" lafına pek inanmam.

Gözlerini kapatıp kendini o kişinin yerine koyduğunuzda, gözleriniz kapalı olarak düşündüğünüz kısa zaman kadardır hissettikleriniz.

Gerçekten anlamak ve hissetmek için bizzat yaşamak lazım.

Rabbim kimseye Suriyelilerin yaşadıklarını yaşatmasın.

Bu aile ile ilgilenmeye, onlara hayatlarını devam ettirebilmeleri için yardımcı olmaya başladım.

Sadece baba biraz anlatıyordu derdini. Hanımı ve çocukları hiç Türkçe bilmiyordu.

Suriyeli olduğu için baba 1200 TL ücretle çalışıyordu. Kereste yükleyip, indiriyordu.

"Ne yapalım abla ekmek" dediğinde ben utandım.

İş yeri sahibi aynı işi yapanlara 2000 TL verirken bu çocuğa sigorta hakkı zaten yok 1200 TL veriyordu.

Tabi ki bu yüzden Suriyeliler suçlu değil mi?

Az paraya çok iş için Suriyelilere iş verenlerin hiç suçu yok.

Bir gün telefonum çaldı.Kayıtsız bir numaraydı ama açtım.

Karşımda ağlayarak konuşan bir kadın sesi.

"Abla gel, abla gel" diyordu sadece.

Acil bir durum olduğunu anladım.

"Tamam" dedim ve motoruma bindiğim gibi Suriyeli Ailemin evine gittim.

Küçük kızlarının ayağına çay dökülmüş. Baba iş yerinde ve çalıştığı yer uzak. Onu aramışlar, kendi gelene kadar beni aramalarını söylemiş.

Taksi çağırdım. Aldım kızı kucağıma çoluk çocuk hastaneye gittik.

Muayene ücreti alınmıyor ama ilaç ücretli.

Pansuman yapıldı. Eczaneden ilaçları para ile aldım. Bu arada baba da geldi, ilaçların kullanılmasını tarif ettim ve hepsini evlerine bıraktım.

Sağlıktan faydalandıkları için de suçlu Suriyeliler.

Bu Suriyeli ailemin iki oğlu vardı ve okula başlamaları gerekiyordu.

Ahmet ve Mahir.

Rahat ilgilenebilmem için onları Nuriye İlkokuluna yazdırdım. Nur Hocama teslim ettim.

Nur hocam, Ahmet ve Mahir den bahsederken "onlar benim özel öğrencilerim. Hala onları anlatırım. Çok düzgün ve çalışkan çocuklardı" diye anlatır.

Nur hocam da bizim için özel ve kaliteli bir öğretmendi.

Yine bir gün okula gittiğimde, okul bahçesine girer girmez Ahmet ve Mahir koşa koşa yanıma geldiler ve her zaman ki gibi bana sarıldılar.

Ahmet in gözü yaşlıydı.

"Ne oldu" diye sordum.

"Esma teyze Bedirhan bana, senin baban niye burada gitsin Suriye ye orada savaşsın dedi. Ben de ona, babam giderse bize kim bakacak , babam burada çalışıyor anneme kardeşlerime bakıyor dedim" diye anlatınca,

"Doğru söylemişsin oğlum" dedim.

"Siz Suriyelisiniz ve sizin vatanınız Suriye. Baban burada çalışıp size bakacak ve siz de okulunuzu en iyi şekilde burada okuyup bir meslek sahibi olucaksınız. Ama bu mesleğinizi kendi ülkenize sahip çıkmak ve hizmet etmek için edinmeniz gerektiğini bilmelisiniz. Bunun için çok çalışacaksınız, önce bana söz verin" dedim.

İkisi de başlarını salladılar.

Bedirhan'ı da yanıma çağırdım. Niye böyle bir şey söylediğini sordum.

"Babam da istemiyor Suriyelileri. Gitsinler buradan" dedi.

"Zamanı gelince gidecekler. Ama şu anda onların gidecek yerleri yok ve bize sığındılar. Biz onlara yardımcı olacağız. Burada güçlenecekler ve vatanlarına gidip sahip çıkabilecekler. Sen Ahmet ve Mahir gibi olsaydın ve gidecek bir yerin olmasaydı ve sana defol git, denilseydi üzülmez miydin" deyince Bedirhan'ın boynu büküldü.

Bu çocukları yardımlarla okuttuk. Devletten tek kuruş yardım almadık.

Ama eğitimden faydalandırıldıkları için de suçlu Suriyeliler.

Ben yaşadığımı ve şahit olduğumu bilirim, duyduğumu değil bizzat gördüğümü anlatırım.

Evet, işte size alın bu bölümde, Suriyelilere ilk bakış açısı...

İnsanlığı yoklarken insanlığımızdan çıkmamalıyız.

Allah a emanet olun.

YORUM EKLE

banner83

banner184