Davud- Calud- Kudüs

Allah'ın Tealanın(cc), Musa(as) rehberliğinde Firavunun zulmünden kurtardığı İsrailoğullarının tarihinde Kudüs'ün fethi çok önemli bir yer tutar. Bu fetihe sebep olan, inananları yüreklendiren ve Kur'an'da da bahsedilen bir karşılaşma vardır.
O zamanlarda (yaklaşık M.Ö.1000) İsrailoğullarının başında kral olarak Talud(Seul) vardır. Düşmanları olan kavim ile savaş meydanında karşılaşırlar ve düşman ordusunun içerisinde dev cüsseli, iri yarı, güçlü-kaslı Calud vardır.

Calud'un üzerinde o zamanın en iyi zırhı ve elinde de iyi güçlü silahları vardır. Daha önceki savaşlardan da herkes bilir ki Calud önüne geleni ezip geçen bir güçlü savaşçıdır ve yenilmez olarak korku salmıştır inancı zayıf yüreklere.

O zamanın adetleri gereği ordular savaşa başlamadan her iki ordudan bir kişi öne çıkar ve önce onlar dönüşürler, sonra da ordular savaşırdı. Ve elbette iri cüssesi, sağlam zırhı ve güçlü silahı ile Calud çıktı öne, haykırarak "kim çıkmak ister karşıma" dedi, alaycı tavrıyla. İsrailoğullarının ordusunun içerisinden elinde sapanıyla cüssesi küçük ve genç biri atıldı ileriye.

Kendi kavminden yapılan uyarılara ve düşman saflarının alaycı bakışlarına aldırmadan, bu cüssesi küçük ama yüreği/imanı/umudu büyük genç, ne yaptığını bilir bir halde, Calud'un karşısında dikkatli bir şekilde hazır bekliyordu.

Davud idi ismi, çocukluğundan beri çobanlık yapar, yanından hiç ayrılmadığı sapanıyla korurdu sürüsünü. Çocukluğundan itibaren dağlarda ovalarda çobanlık yapar, vahşi hayvanlar sürüsüne yaklaşırsa çok iyi kullandığı sapanıyla onları avlardı, böyle cesaretli ve inançlı bir gençti. İşi gereği yalnız idi çoğunlukla, sık sık Rabbine seslenir, O'nunla konuşur, ibadet eder, güzel sesi (Davudi ses) be temiz yüreği ile niyazda(Zebur/Mezmurlar) bulunurdu Rabbine.

Davud'un yüreğinde korku ve tedirginlik uyandıran tek kişi Rabbi idi, bu yüzden de Calud'un bedeninin ve silahlarının büyüklüğü onu korkutmuyordu. Davud kör bir cesaretle ve bilinçsizce çıkmamıştı Calud'un karşısına, düşmanını incelemiş, zırhının boyun kısmındaki açıklığı görmüş, çok iyi kullandığı sapanıyla ve hazırladığı keskin taşlarla orayı hedef almıştı.

Davud, yüreğindeki cesaret ve iman, sahip olduğu yetenek ve elindeki sapan,  düşmanının zaafının farkında oluşunun verdiği kararlılıkla bekliyordu.  Savaş meydanında ikilinin dövüşü başlar, Davud fırsat kollar ve ilk fırsatını bulduğunda sapanına yerleştirdiği keskin taşı Calud'un boynuna gönderir, Allah'ın izni ve yardımıyla taş Calud'un şah damarını keser, o yenilmez görünen Calud zırhıyla ve silahıyla yere serilir.

Bu olayın etkisiyle Davud(as) İsrailoğullarının kralı olur, Kudüs fethedilir, vadedilen topraklarına kavuşurlar ve İsrailoğulları için güzel günler başlar.

Peki bunları neden anlattım. Kıssalar elbette hisse almak içindir. Tarih insana okunacak ne çok ayet/ibret sunuyor.
O zaman mazlum durumundan Musa(as) ile kurtulan, Davud(as) ile Kudüs'e giren, bayrağında Davud yıldızı olan, düşmanının elindeki güçlü silahlara karşı elinde sapan olan İsrailoğulları, kendilerine yapılan zulümleri unutup, bugün benzer zalimlikleri yapıyorlar. Dün zulme uğrayanlar bugün zulmediyor, dün elinde sapan taşı olanlar bugün zırhlar içerisinde kendilerini yenilmez zannediyor. Davud'un hatırasına hürmet ettiğini iddia edenler, Calud'a özeniyorlar.
Diyoruz ve inanıyoruz ki:
Unutmayın Davud kazanacak, Calud kaybedecek.
Zulüm ile abad olunmaz.
Gücünüze güvenip zulme sanmayın bir sapan taşı yeter.
Bütün güç ve kuvvet Allah'ındır.
Vadedilen topraklarda zulmedenlere vadedilen yer cehennemdir.
Sapan taşı ve iman ile direnenlerin mücadelesinin sonucunu bekleyin, hangi taşın şah damarını keseceğini bilemezsiniz.
Allah zalimlerin düşmanı, inanan ve mücadele edenlerin yardımcıdır.
Sabır, mücadele(cihad), zafer.
Zalimler için yaşasın cehennem.
(Elbette İsrailoğullarının hepsini suçlamıyoruz, içlerinde bu zulümlere karşı çıkan vicdanlı insanların farkındayız ve onları selamlıyoruz. Bizim sözümüz, öfkemiz ve düşmanlığımız sadece zalimleredir.)


 

YORUM EKLE

banner83

banner184