2025 yılında Türkiye’de hayat hızla değişiyor; şehirler büyüyor, teknoloji gelişiyor, yaşam karmaşıklaşıyor. Ama tüm bu ilerlemelere rağmen engelli bireyler için hayat hâlâ görünmez bir savaş alanı.
Sokakta, toplu taşımada, eğitimde, iş hayatında… Her adım ayrı bir engel, her yol ayrı bir mücadele.
Bir an durun ve hayal edin:
İstanbul’un kalabalık caddelerinde bastonunuzla yürüyorsunuz. İnsanlar telaşla etrafınızdan geçiyor; kaldırımların çatlakları, yol kenarındaki araçlar sizi düşme tehlikesiyle karşı karşıya bırakıyor. Sakarya’nın dar sokaklarında ilerliyorsunuz; Bolu’nun karla kaplı yokuşları, tekerlekli sandalyenizle çıkmaya çalıştığınızda gücünüzü zorluyor.
Kocaeli’de toplu taşımaya yetişmek için mücadele ediyorsunuz; asansörler çalışmıyor, rampalar eksik, insanlar sabırsız.
İzmir’in kalabalık sokaklarında bastonunuzla adım adım ilerlemeye çalışıyorsunuz. Antalya’nın sıcak sahil yollarında tekerlekli sandalyenizle yol almak neredeyse imkânsız. Muğla’nın tatil şehirlerinde toplu taşımaya ulaşmak çok zor.
Denizli’nin yoğun caddelerinde, Çanakkale’nin tarihi kaldırımlarında, Edirne’nin taş sokaklarında engelliler her adımda risk alıyor. Tekirdağ ve Kırklareli’nde rampalar eksik, kaldırımlar tehlikeli.
Iğdır ve Mardin’de kırsal yollar, taşlı patikalar engellilerin hayatını çetin hâle getiriyor. Urfa, Kütahya, Bilecik… Bursa ve Yalova, Artvin’in dik yamaçları… Trabzon, Rize, Amasya… Ve İstanbul, milyonlarca insanın arasında her engelli birey için bir labirent. Her şehirde engelliler için hayat, her saniye bir sınav.
Yerel yöneticiler, düzenlemeler yapmak için çabalıyor; ama çoğu zaman sürdürülebilir ve sürekli denetim yok. Yenilenen kaldırımlar kayboluyor, eksik yapılanlar sorun yaratıyor. Adana’da tanıştığım bir yerel yönetici, yeğeni engelli olduğu için duyarlıydı; ama çoğu yönetici engelliyi sadece sembolik günlerde hatırlıyor: 3 Aralık, 7–14 Ocak, 15 Mayıs. Fotoğraflar çekiliyor, sözler havada uçuyor; ama gerçek hayat hiç de öyle değil.
Eğitim ve istihdam alanında durum daha da acı. Birçok engelli, istediği branşta mesleki eğitim alma imkânı bulamıyor; eğitim alsa bile kendi alanında iş bulma olasılığı sınırlı. 2025 Türkiye’sinde teknoloji ve yazılım dünyası büyüyor; ama engellilerin bu alanlara erişimi hâlâ kısıtlı. Genç yetenekler, sadece ulaşım ve altyapı sorunları nedeniyle hayallerinden vazgeçiyor.
Vicdanınıza dokunacak bir gerçek: Bugün sağlam olabilirsiniz; ama yarın engelli olma ihtimaliniz var. Trafik kazası, ani hastalık veya doğuştan gelen bir durum, hayatınızı bir anda değiştirebilir. Kalbinizde ve zihninizde bir muhasebe yapın.
İstanbul’dan Hakkari’ye, Antalya’dan Şırnak’a, Edirne’den Mardin’e kadar engellilerin yaşadığı zorlukları hayal edin. Bu sadece bir istatistik değil; insan olmanın, empati kurmanın sınavıdır.
Eşit ve erişilebilir bir yaşam, sadece bir hak değil; insan olmanın gereğidir. Sadece konuşmak yetmez; çözümün bir parçası olarak birlikte var olmalıyız. Vicdanınızla, kalbinizle ve aklınızla bir muhasebe yapın; hayatın her saniyesinin değerini bilin. Bugün sağlam olabilirsiniz; ama bir saniye sonrasını asla bilemezsiniz.


