Hazıra ve Kolaya Alıştık, Ne Sağlık Kaldı Ne de Ahlak...

Hazıra ve Kolaycılığa Alıştık Ne Sağlık Kaldı Ne de Ahlak...

Şimdi diyeceksiniz ki sağlığı anladık da ahlak ne alaka...

Bu konunun da, içeriğinde ne olduğu ve ne katıldığı belli olmayan yediklerimiz ve içtiklerimizle alakası var.

Halen Sakarya Helal Market in sahibi olan arkadaşım Emrah Hanım'ın Hendek te vermiş olduğu bir seminerde duyduklarıma inanamayarak öğrenmiştim bu gerçekleri.

Arkadaşım seminer vereceği yeri bilmediği için beraber gitmiştik.

Yeni arkadaş olduğumuzdan, helal gıda konusunda karşılıklı pek bilgi alışverişimiz olmamıştı, benim de bu konuda fazla bilgim yoktu, bazı bilgilere de yeni yeni sahip oluyordum.

Helal Gıda nın hayatımızda ne kadar önemli olduğunu ve hayatımızın kalitesinin artışında en önemli noktanın bu olduğunu seminer sonrası daha iyi anlamıştım.

Bu seminerde, günlük yaşantımızda alışkanlık haline getirerek tükettiğimiz cola, cips, çikolata gibi ürünlerin hatta peynir, reçel, tereyağı gibi ana gıdaların içeriklerine katılan maddelerle, üzerimizde oynanan tehlikelerin farkına varmadan bilinçsizce yaşadığımızın gerçeğini, daha ayrıntılarıyla öğrendim.

Beni en çok şaşırtan konu ise, çocuklarımızın ve gençlerimizin alışkanlık haline getirdiği abur cubur gıdaların içine katılan katkılı maddeler ve bu katkılı maddeleri tüketenlerin kişiliklerine etki ettiği durumlardı.

Birçok katkı maddelerinin, o ürünü tüketenlerin hormonlarında yaptığı etkilerle homoseksüellik gibi pek çok sapkın duyguları tetiklendiğini öğrenince, neslimizin üzerinde oynanan büyük bir oyun olduğunu düşünmeden geçemedim.

Savaşla yıkamadıklarını bu şekilde daha kolay yıkabilmenin bir yolu da bu olabilirdi, değil mi?

Ama asıl önemli olan halkımızın bu konularda duyarsız olmaması ve acil olarak bilgilendirilip, bilinçlendirilmesiydi.

Ben bu seminerden sonra biraz daha araştırma yaptım, hatta gıda mühendisi olan bir kardeşimin bilgisine başvurdum.

Ondan dinlediklerim ve araştırmalarım, bugüne kadar dikkat etmediğim bu konuda beni dehşete düşürdü.

Benim için çok önemli bir konuydu ve elimden ne gelebilirdi ne yapabilirdim? Ve sadece Helal Sertifikalı ürünlerin satabileceğim, evime yakın bir yerde küçük bir dükkân açmaya karar verdim.

Ah keşke maddi olanaklarım olsaydı da Hendek te Helal Market açabilseydim ama imkanlarım yetersizdi.

Kar etmek önemli değildi.

Zarar etmediğim sürece, kafa kafaya da gelse bu işi deneyecektim.

Amacım kendi çevremde de olsa Helal Gıda Tüketimi konusunda halkı bilinçlendirmek ve farkında oldurmaktı.

Dükkanım okula yakın olduğundan müşterilerimin çoğu öğrencilerdi. Bilinçlendirmeye yeni nesille başlamak da benim için en doğrusuydu.

Çocuklar bana asitli içecek getirmemi söyleseler de ben de inatla onlara hem getirmeyeceğimi hem de helal olmadığını ve içeriğindekilerin nelere sebep olabileceğini anlatıyordum.

Çocukları, sattığım ürünlerin ve tostumun yanında da milli içeceğimiz ayranı içmeye alıştırmıştım çünkü başka tercihleri yoktu ve ağızlarından kola ismi çıktığında, en az yarım saat benim açıklamama maruz kalacakları için ismini bile anmaktan kaçıyorlardı.

Veliler bile dükkâna geldiklerinde, ortadaki küçük sehpanın üzerine koyduğum helal gıda ve tüketimi ile ilgili bilgilendirme kitapçıklarını ellerine tutuşturup, onlara açıklama yapıyordum.

Olumlu tepkiler alsam da olumsuz çok tepkiler de aldım "Ben cola içmeden yaşayamam" diyen "Bunlar adi şeyler" diyen "Ne yani biz haram mı yiyoruz?" diye bağıran "Çocuklar çok seviyor, biz de alıyoruz" diyenler.

Ama ben her şeye rağmen bıkmadan ve usanmadan amacıma ulaşmaya çalışıyordum.

Okul dönemi boyunca bana her geldiklerinde Helal Gıda nın önemini dinleyen çocukların, öğretmenlerinin, "Koşa koşa Esma teyzenize gidiyorsunuz.

Aynı şeyler kantinde de var" diyerek kızmalarına "Ama Esma teyze bize Helal Sertifikalı ürünler yediriyor" diye cevap vermeleri, amacıma ulaşabildiğimin en güzel kanıtı olmuştu.

Alıştırılarak ve özendirilerek gelmiştik bu durumlara.

Zararın neresinden dönersek kardır diyerek de bu alışkanlıklarımızdan vazgeçebiliriz yeter ki inanalım ve bu konuda inatlaşalım.

Oysa, yazın ve kışın meyvelerinden, meyve kurusu, pestil yapan, kavanozlarla erik, şeftali, vişne gibi meyve suları, kompostolar yapan büyüklerimiz vardı bizim.

Zahmetli olsa da ağaçlardan toplanan her meyveleri çeşit çeşit değerlendiren hatta posa ve çöplerini bile atmayarak ya pestil ya sirke yapan büyüklerimiz vardı bizim.

Rahmetli babaannem yediğimiz meyvelerin kabuklarını attırmaz toplardı bu topladıklarını da evin bodrumundaki, boyum kadar, toprak küpün içine atar, sirke yapardı.

Süt alır kaynatılır ve hem yoğurt yapılır hem de ekşitilip lor peynir yapılırdı.

Babaannemin toprak küp testisi vardı, içine biriktirdiği yoğurdun kaymağını katar, yerde o testiyi yuvarlaya yuvarlaya tereyağı yapar, ayran yapardı. Reçel, pekmez kaynatılırdı bahçelerde erişte, silori kesilirdi.

Yufkalar açılırdı mahallece, bahçelerden toplanırdı ekilen biber, domates, fasulye, bamya vs.

Salçalar, tarhanalar, acıkalıklar, soslar, konserve yapılırdı. Çarşıdan evde bitince sadece bazı bakliyatlar, un, şeker, tuz ve sıvı yağ gelirdi evlere.

Rahmetli babaannemin de ananemin de pazardan fide aldığını bilmem kendileri ekerdi fidelerini, fazla fide dikerdi herkes ve birbirlerine verirlerdi.

Yün yastıklara koyardık başımızı, yataklarımız, oturduğumuz minderler yünden olurdu. Devamlı düzeltmek gerekirdi ve bir oraya bir buraya vura vura düzeltirdik, yamuk durmasınlar diye.

Evet yorucuydu.

Hatta büyüklerimiz çocukları tekrar bozulacak diye yerde mindere oturturlardı.

Kilim dokunur, paspaslar örülürdü. Yazın boğaz, kışın düzen hazırlamayla geçerdi günler.

Yaz olsun kış olsun gün boyu süren bir koşuşturmaca ve çalışma olurdu her hanede.

Ama tüm bunlar yorucu da olsa sağlık vardı, birlik ve beraberlik vardı, bozulmayan bir düzen vardı.

Ne zaman hazırcılığa ve kolaycılığa alıştık, sağlığımız, birliğimiz ve düzenimiz bozuldu.

Bizlere ilk önce cipslerle, kolalarla ve çikolatalarla çocukluğumuz unutturuldu.

Salçalı, acıkalı ekmeğe değiştik çikolatayı.

Hazır tarhana, hazır makarna, hazır salça her şey hazır ne hareket kaldı ne bereket.

Bozduk sağlığımızı hem bedenimizi hem ruhumuzu.

Nasıl olsa markette her şeyin hazırı var dedik, bıraktık birlikte hazırlık yapmayı, evlere çekildik.

Sosyallik bitti, komşu komşunun külüne değil, güvenine muhtaç oldu.

Eskiden evine düzenli bir gelir girmeyenler bile bahçelerinden geçinirdi, olanla yetinirdi şimdi her evin geliri arttı ama ne geçim var ne de yetinme...

Çocukluk, gençlik bozuldu.

Aile bozuldu.

İnsanlık bozuldu.

Belki, tüm bunların sorumlusu yiyecekler ve içecekler mi diyeceksiniz?

Ben de size %100 evet, diyeceğim.

Bizler yediklerimizin helal olup olmadığını sorgulamadığımız sürece, büyüklerimizin yaşam şekillerini örnek alıp uygulamadığımız sürece hem yaşadığımız şu zamanda hem de nesillerimizin devam edeceği gelecek zamanda her zaman mağlup olan taraf olacağız.

Yükselen toplumlara ulaşmak, sağlıklı ve ahlaklı topluluklarla mümkündür.

Bunun bir yolu da hazırcılığı ve kolaycılığı bırakmakla olacaktır.

Allah'a emanet olun...

YORUM EKLE
YORUMLAR
Aysel İçköprü
Aysel İçköprü - 4 yıl Önce

Güzel bir konuya degindeğinmişsiniz

hüseyin aydoğan
hüseyin aydoğan - 4 yıl Önce

eline gönlüne sağlık

banner83

banner184